Rusya Çalışma Bakanı’nın uyarısına göre, mevcut demografik eğilimler devam ederse 2030 itibarıyla yaklaşık 10 milyon emeklilik yaşı nedeniyle ayrılan işçiye ek olarak 800.000 yeni işe ihtiyaç duyulacak. Bu da toplamda 11 milyon kişilik bir iş gücü açığı anlamına geliyor.
2024’te Rusya’da doğum sayısı 1,22 milyonla 1999’dan bu yana en düşük seviyeye gerilerken, ölüm sayısı %3,3 artışla 1,82 milyona yükseldi. Ülke nüfusu 146 milyon civarına düşmüş durumda. Bu da uzun vadeli nüfus azalması ve iş gücü açığı riskini güçlendiriyor.
Savaş nedeniyle yaşanan kayıplar, mobilizasyon ve bireysel göçler iş gücünü zayıflatıyor. Zihin göçü de eklenince özellikle eğitimli genç nüfusta belirgin bir eksilme yaşanıyor. Bir düşünce kuruluşuna göre bu trend devam ederse Rusya’nın nüfusu yüzyıl sonuna kadar yarı yarıya azalabilir.
İşgücü eksikliği maaşlarda yükselişe yol açıyor. Bu da enflasyonu tetikliyor. Devlet, düşük doğum oranını tersine çevirmek amacıyla çocuklu ailelere mali teşvikler, vergi indirimi ve doğum teşvikleri sunuyor. Hatta bazı bölgelerde genç kızlara erken gebelik karşılığı ödemeler tartışma konusu oluyor.
Ekonomik bakımdan bu durum kırılganlık yaratıyor. Merkez Bankası ekonominin fazlasıyla yükseleceğini öngörerek faizleri yükseltmiş, ekonomi bakanı ise resesyon riskine dikkat çekti. Dolayısıyla işgücü eksikliği sadece sosyal değil ekonomik istikrarsızlık tehdidi de oluşturuyor.
Demografik çöküşün önüne geçilmesi için doğum teşvikleriyle birlikte genç nüfusu ülkede tutacak, savaş gibi beyin göçünü önleyecek politikalar geliştirilmesi şart. Aksi halde Rusya, sadece bugünün değil, geleceğin de ekonomik ve toplumsal yükünü azaltamaz hale gelebilir.