Küresel su kıtlığı, son yıllarda Cape Town'dan Tahran'a, Lima'dan Phoenix'e kadar birçok şehirde ciddi şekilde hissediliyor. Birleşmiş Milletler'in öngörüsüne göre, önümüzdeki beş yıl içinde dünya genelinde tatlı su talebi arzı önemli ölçüde aşabilir.
Bu soruna çözüm arayan bazı şirketler, beklenmedik bir kaynağa yöneliyor: okyanusun derinlikleri. 'Denizaltı tuzdan arındırma' olarak adlandırılan bu teknoloji, deniz suyundaki tuzu derin denizlerde ayrıştırmayı amaçlıyor. Eğer büyük ölçekte uygulanabilirse, bu yöntem küresel su erişimi sorunlarını hafifletebilir.
Geleneksel tuzdan arındırma yöntemleri yüksek enerji maliyetleri nedeniyle yaygınlaşamadı. Son yıllarda ters ozmoz teknolojisi öne çıksa da, milyonlarca galon deniz suyunun yüksek basınçla filtrelerden geçirilmesi enerji yoğun bir süreç.
Denizaltı tuzdan arındırmada ise, ters ozmoz kapsülleri yaklaşık 500 metre derinliğe yerleştiriliyor ve burada doğal hidrostatik basınç suyu tuzdan ayırıyor. Arıtılan su, kıyıya pompalanıyor. Oslo merkezli Flocean gibi firmalar, bu yöntemin geleneksel tesislere göre %40-50 daha az enerji kullandığını belirtiyor.
Derin deniz ortamı, daha az bakteri ve mikroorganizma içermesi, sıcaklık ve basıncın yıl boyu sabit olması gibi avantajlar sunuyor. Ayrıca, kıyıda büyük altyapı gereksiniminin olmaması çevresel ve sosyal açıdan olumlu görülüyor.
Bununla birlikte, teknolojinin ölçeklenmesi önünde önemli engeller var. Denizaltı tuzdan arındırma, halen kara tabanlı tesislerden bile daha pahalı. Ayrıca, arıtılan suyun yüzeye çıkarılması ek maliyet doğuruyor. Yenilenebilir enerji ve membran teknolojilerindeki gelişmelerin maliyetleri düşürmesi bekleniyor.
Ekosistem üzerindeki etkiler de tartışmalı. Derin deniz canlılarının ve süreçlerinin zarar görmemesi için daha fazla araştırma yapılması gerektiği vurgulanıyor. Ayrıca, coğrafi olarak derin suya erişimin zor olduğu kıyı şehirlerinde uygulama maliyetleri artabiliyor.
Flocean ve diğer şirketler ilk büyük ölçekli tesislerini Norveç ve Akabe Körfezi'nde hayata geçirmeye hazırlanıyor. Ancak sektörün yaygınlaşması için uzun vadeli devlet sözleşmelerine ve finansal ortaklıklara ihtiyaç var.
Uzmanlar, denizaltı tuzdan arındırmanın şehir ölçeğinde yaygınlaşmasının en az on yıl alabileceğini öngörüyor. Teknoloji umut vaat etse de, maliyet ve çevresel etkiler konusundaki soru işaretleri sürüyor.