Yüksek Ventilasyonlu Nefes Çalışmasının Müzik Eşliğinde Bilinç Değişim Halleri ve Nörobiyolojik Temelleri

1 Eylül 2025OKUTAÇ

Yüksek ventilasyonlu nefes çalışması (HVB), yani hızlı ve derin nefes alıp verme tekniği, müzik eşliğinde yapıldığında insanların bilinç durumunu değiştirebiliyor. Bu değişim, psikedelik maddelerin (örneğin LSD gibi halüsinojenlerin) yarattığı bilinç hallerine benzetiliyor. Bu çalışmada, deneyimli uygulayıcılar üzerinde HVB’nin beyin ve beden üzerindeki etkileri incelendi.

Katılımcılar nefes çalışmasını üç farklı ortamda uyguladı: birincisi kontrollü bir laboratuvar ortamı, ikincisi kişinin kendi evinde uzaktan katılım, üçüncüsü ise dar ve gürültülü koşullara sahip olan MRI odası. Deneyler sırasında birkaç ölçüm yapıldı:

- Kalp atış hızı değişkenliği (HRV): Kalbin atışları arasındaki sürelerin ne kadar esnek veya değişken olduğunu gösteren bir ölçüm. Yüksek olduğunda vücudun rahat ve dengeli olduğunu, düşük olduğunda ise stres veya uyarılma altında olduğunu işaret eder.

- Beyin kan akışı (CBF): Beynin farklı bölgelerine ne kadar kan gittiğini gösterir. Bu, o bölgelerin ne kadar aktif çalıştığıyla ilgilidir.

Ayrıca, katılımcılar deneyimlerini anlamak için hazırlanan anketleri doldurdu.

Sonuçlarda, HVB’nin en yoğun olarak yarattığı bilinç hali “okyanus enginliği” (OBN) denilen bir durumdu. OBN, kişinin kendisini evrenle bir hissetmesi, birlik ve coşku duygusu yaşamasıyla tanımlanır. İlginç şekilde, bu deneyim beyin taramalarında bazı bölgelerdeki kan akışıyla ilişkili bulundu:

- Sol parietal operkulum ve posterior insula: Bu bölgelerde kan akışı azaldığında, OBN deneyimi daha güçlüydü. Yani bu azalma ile birlik hissi arasında ters bir ilişki vardı.

- Sağ amigdala ve anterior hipokampus: Bu bölgelerde kan akışı arttığında, OBN skoru da yükseldi. Amigdala duygu işleme, hipokampus ise hafıza ile ilişkilidir.

Kalp atış hızı değişkenliği (HRV) ise HVB sırasında azaldı. Bu, sempatik sinir sisteminin (vücudu “savaş ya da kaç” durumuna hazırlayan sistemin) etkinleştiğini ve bedende daha yüksek bir uyarılma hali olduğunu gösteriyor. Yani, nefes çalışması sırasında vücut biyolojik olarak aktif ve tetikte bir hale geçti.

Tüm ortamlarda, katılımcılar HVB’den sonra korku ve olumsuz duyguların azaldığını söyledi. Ancak aynı zamanda hafif rahatsızlık hissi arttı. Özellikle MRI odasında, dar alan ve yüksek gürültü nedeniyle rahatsızlık ve panik benzeri hisler daha güçlüydü. Yine de kimse klinik düzeyde panik yaşamadı.

Genel olarak çalışma, HVB’nin farklı ortamlarda güvenle uygulanabildiğini ve benzer bilinç değişimlerini tetikleyebildiğini gösterdi. Katılımcıların deneyimlerinin yoğunluğu ise ortama göre değişti: laboratuvar ortamında yapılan uygulamalar en yüksek OBN skorlarını sağladı.

Sonuçlar ayrıca HVB’nin, psikedelik maddelere benzer şekilde beynin duygu ve hafıza ile ilgili bölgelerinde belirgin etkiler yarattığını ortaya koyuyor. Bu da HVB’nin terapi alanında kullanılabilecek ilaçsız bir yöntem olabileceğini düşündürüyor.

Araştırmanın bazı kısıtları var: katılımcı sayısı azdı ve kontrol grubu bulunmuyordu. Buna rağmen, bulgular HVB’nin psikolojik destek süreçlerinde umut verici bir alternatif olabileceğini gösteriyor. Gelecek çalışmalarda, özellikle müzik eşliğinde yapılan HVB’nin dayanıklılık ve iyi oluş üzerindeki etkilerinin daha ayrıntılı incelenmesi öneriliyor.